GÜNDEM
“Yapay zeka karar verici değil”
Girne – Miracle Cash and More markasının kurucusu Hakan Törehan yapay zekâyı son kullanıcı yararını en üst düzeye çıkarmak için kullanan, ancak ona bağımlılığı reddeden ve insanın yapay zekâ tarafından kullanılmasına karşı duran şirket felsefesini savundu. Törehan, bu konunun, özellikle Kıbrıs gibi zorluklarla boğuşmak zorunda kalmış bir adanın gençleri için son derece önemli olduğunu vurguladı.
İşte Hakan Törehan’ın açıklamasından bazı kesitler:
“Yapay zekâ benim için hız ve doğruluk aracıdır; karar verici insan aklıdır. Özellikle Kıbrıs’ın gençleri, teknolojiyi kaldıraç olarak kullanmalı; asla koltuk değneği olarak değil.”
“Amacım; küçük işletmelerden genç girişimcilere kadar herkes için ödemeleri daha adil, erişilebilir ve şeffaf kılmak. Yapay zekâ, insan yararını optimize edecek; insanın yerini almayacak.”
“Dünyada ama özellikle Kıbrıs’ta fırsatlara erişimi artırmak istiyoruz: Akıllı POS’lar, güvenlik ve veri kaybını önlemek için yapay zekâ destekli araçlar, kolay cüzdan deneyimleri… ama hepsi insanın kontrolünde.”
“Tek kuralım var: İnsan komutasında teknoloji. Bizim işimizin öncelikli hedefi, gençlerin potansiyelini açığa çıkaracak bir sisteme öncülük etmek.”
GÜNDEM
Ortadoğu Yanarken Kıbrıs Masası Neden Dondu?
Beş Yılın Sessiz Gerçeği
2020–2025 arası…
Dünya aynı anda üç büyük yangının içinde kavrulurken, Kıbrıs masası buz tuttu.
Suriye… Filistin… Ukrayna…
Savaşlar büyüdü, haritalar yeniden çizilirken Kıbrıs meselesi tarihin en uzun “bekleme odasına” alındı.
Bu beş yılda KKTC’nin 5. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın izlediği politika, Rum liderlerin söylemleri ve uluslararası aktörlerin önceliklerinin değişmesi birleşince müzakereler neredeyse tamamen kilitlendi. Peki neden?
Savaşlar Çığlık Atarken Diplomasi Sağırlaştı
Suriye’deki iç savaşın dalgaları hâlâ Türkiye’nin kapısında kırılırken, Gazze 2023’ten itibaren tarihin en ağır yıkımlarından birine sürüklendi. Aynı yıllarda Rusya–Ukrayna savaşı Avrupa’yı bir daha geri dönmeyecek şekilde yeniden şekillendirdi. Bu tabloda ne AB’nin ne ABD’nin ne de BM’nin enerji kapasitesi kaldı.
Tam da bu yüzden Kıbrıs dosyası, uluslararası ajanslarda “aciliyet taşımayan sorun” kategorisine indirildi.
Tatar’ın Masaya Koyduğu Yeni Parametre: “İki Devlet”
2020’de göreve gelen Sayın Ersin Tatar, Türk tarafının uzun süredir söylem düzeyinde dile getirdiği iki devletli çözümü kurumsal bir politika haline getirdi.
Tatar’ın en net cümlesi şuydu: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu toprakların gerçek devletidir ve eşit egemenlik kabul edilmeden federasyon konuşulamaz.”
Bu açıklama, Rum tarafı üzerinde iki etkide bulundu:
- “Ortak zemin yok” söylemi Güney’de artık resmi politika haline geldi.
- AB, Tatar’ın bu duruşu nedeniyle müzakerelerde “start düğmesine” basmadı.
Rum lider Nikos Hristodulidis açıkça şöyle dedi:
“İki devletli çözümü asla tanımayız. Federasyon dışındaki hiçbir model müzakere edilemez.” Crans-Montana sonrası federasyona zaten inancı zayıflayan Rum kamuoyu da bu söylemleri destekledi. Sonuç: Siyasi eşitlik bile tartışılamaz hale geldi.
Rum Kesiminde Değişmeyen Ezber: “Sıfır Asker, Sıfır Garanti”
Önce Anastasiadis, sonra Hristodulidis…
İki liderin de cümleleri farklı olsa da öz aynı kaldı: “Türkiye’nin garanti sistemi son bulmadan çözüm olmaz.” Bu yaklaşım, Doğu Akdeniz’deki güç dengeleri ve Türkiye-Yunanistan rekabeti düşünüldüğünde tamamen teorikti.
Uluslararası Gündem Kıbrıs’ı Geride Bıraktı
Savaşların diplomasi üzerindeki etkisi görünenden daha büyüktü:
- AB için Ukrayna savaşı = “hayatta kalma” meselesi
Kıbrıs, Brüksel’in acil öncelikleri listesinde 6–7’inci sıraya düştü.
- ABD için İsrail–Gazze dosyası öncelikli hale geldi
Washington, Doğu Akdeniz’de istikrar sağlamak için Rum kesimini Türkiye’ye karşı “denge unsuru” olarak kullanmayı tercih etmedi; tamamen Orta Doğu’da sıkıştı.
- BM’nin Suriye ve Gazze krizine yönelmesi
Kıbrıs özel temsilcisi bile iki yıla yakın atanamadı. Diplomasi, en basit hâliyle, sürekli ilgi ve odaklanma ister.
Doğu Akdeniz Enerji Rekabeti: Ateşe Benzin
İsrail–Yunanistan–Güney Kıbrıs üçlüsünün kurduğu enerji hattı projeleri, Türkiye–KKTC hattıyla doğrudan çelişti. Bu nedenle Rum tarafının müzakere motivasyonu daha da azaldı. Kendi enerji rolünün artacağını düşünen Lefkoşa, “statükonun işine geldiği” yılları yaşadı.
Peki Beş Yılın Asıl Özeti Ne?
Gerçek şu: Kıbrıs müzakereleri savaşlar yüzünden değil, savaşların yarattığı jeopolitik dikkat dağınıklığı ve tarafların değişen pozisyonları yüzünden dondu. KKTC -Türkiye “eşit egemenlik” kararı; Rumların “federasyon dışında hiçbir model yok” ezberi ve uluslararası aktörlerin “daha büyük ateşleri söndürmeye çalışması” bu dönemi tarihin en durağan beş yılına çevirdi.
Şimdi Sayın Tufan Erhürman Dönemi Ne Vaat Ediyor?
Yeni KKTC Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman göreve geldi ve ilk açıklamalarıyla Kıbrıs dosyasına yeni bir ritim getirdi.
Peki bu ritmin müzakere sürecine etkisi ne olacak?
“Gerçekçi, uluslararası hukukla uyumlu, karşılıklı güvene dayalı müzakere zemininin yeniden oluşturulması şarttır.”
Erhürman açıkça:
- BM parametreleri içinde bir çözümün mümkün olduğunu,
- Kıbrıslı Türklerin uluslararası izolasyonunun sürdürülemez olduğunu,
- Müzakerelerin ‘ortak zemin yok’ bahanesine kurban edilemeyeceğini vurguluyor.
Elbette, Erhürman federasyon derken eski Rum tezlerini kabul eden bir pozisyon sunmadığını her açıklamasına ekliyor. Lisans eğitimimi Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde tamamlamış, Yeditepe Üniversitesi’de yüksek lisans ve İstanbul Üniversitesi’de doktora tezlerini Kıbrıs ekseninde yazmış, bu alanda yıllardır üreten bir akademik tarihçi olarak Erhürman’ın seçim sürecinde “federasyon” kelimesini ilk duyduğumda, GKRY’nin çözüm iradesine inanmadığım için ciddi bir kuşku duymuştum. 2016 yılında NTV kanalında; sayın Mete Çubukçu’nun Pasaport programına katıldığımda da söylediğim inancım federasyon tezi ile çözümün imkansız olduğu idi. Sonuç olarak dediğim gibi de oldu. Sayın Erhürman, federasyon yalnız Rum tarafının değil, uluslararası hukuk karşısında da Kıbrıs Türk halkının güvenliğini, statüsünü ve geleceğini garanti eden bir zemin olduğunu anlatmaya çalıştığını buna daha geniş perspektiften bakmak gerektiği fikrine kanaat ettim. Tabii zaman içinde bunu daha net göreceğiz.
“Erhürman’ın federasyon söylemini, ‘Siyasi eşitlik tartışılmaz; ancak iki devlet ön koşulu sürdürüldüğü takdirde Rum tarafını müzakere masasına çekmek mümkün değildir’ şeklindeki vurgusuyla birlikte okumak gerekir; zira bu yaklaşım, statükonun yeniden üretimi anlamına gelmeyen, tam tersine müzakere süreçlerinin yeniden işlevsel hale getirilmesini hedefleyen diplomatik konumlanışa işaret etmektedir. Bu bağlamda, Gazze’de ateşkes sonrası Batı’nın Doğu Akdeniz’de yeni bir düzen arayışına, uluslararası toplumun Kıbrıs dosyasını yeniden görünür kılma hazırlıkları yaptığına dair işaretleri güçlendirmekte ve bölgesel konjonktürün ‘Kıbrıs meselesinin yeniden müzakere edilebilir hale gelmesi’ yönünde bir ivme oluşturduğu görülmektedir.
Doğu Akdeniz’deki enerji hatlarına ilişkin gelişmeler de bu çerçevede önem kazanmaktadır. Yakın dönemde Ukrayna ile Yunanistan arasında imzalanan enerji anlaşması, Atina’nın kendisini “Avrupa’nın yeni doğalgaz merkezi” olarak konumlandırma stratejisinin somut bir adımıdır. Başbakan Kiryakos Miçotakis, ABD’den tedarik edilen LNG’nin Ukrayna’ya ulaştırılması için kurulan hattı “Orta ve Doğu Avrupa’ya açılan yeni bir enerji kapısı” olarak tanımlamıştır. Anlaşmaya göre Amerikan LNG’si önce Revithoussa terminalinde yeniden gaza dönüştürülecek, ardından Dikey Koridor aracılığıyla Ukrayna’ya iletilecektir.
Bu gelişmeler, Kıbrıs meselesinin çözüm perspektifini doğrudan etkileyen yeni bir parametreyi işaret etmektedir. KKTC ve Türkiye’nin de masadaki paydaş rolü, Sayın Erhürman’ın yaklaşımıyla birleştiğinde, Kıbrıs müzakere sürecinin yeniden başlamasına ve hızlanmasına olanak tanımaktadır. Böylece, Ortadoğu’nun stratejik dilimi olarak Kıbrıs, uluslararası gündemde tekrar görünür hale gelecek ve müzakere masasında yeni bir sayfa açılacaktır.
GKRY, Erhürman’ın seçilmesini müzakere sürecinin yeniden canlanması açısından olumlu karşılasa da, aynı zamanda masadan talep ettiklerini almadan kalkmayacak güçlü bir liderle karşı karşıya olmanın yarattığı tedirginliği de hissetmektedir; zira Erhürman’ın kararlı ve hazırlıklı müzakere çizgisi, Rum tarafında “eski ezberlerle bu süreci yönetemeyebiliriz” endişesini beraberinde getirmiştir.
Güney Kıbrıs İçin Çözümsüzlük Avantaj mı?
Bir dönem evet. Ama bugün hayır.
Rum kesimi:
- Enerji projelerini ilerletemiyor
- Türkiye’yi by-pass edemiyor
- AB içindeki etkisini kaybediyor
“Ne var ki, Rum liderliğinin ‘çözümsüzlük artık Güney Kıbrıs’ın stratejik çıkarına hizmet etmiyor’ söylemi, aynı dönemde KKTC bayraklarının yakıldığı, KKTC’nin ilan günü düzenlenen protestoların provoke edilerek tansiyonun bilinçli biçimde yükseltildiği eylemlerle yan yana geldiğinde, Kıbrıs Rum siyasetinin söylemsel düzlemde çözüm arayışına yöneldiğini iddia ederken pratikte hala çatışmacı reflekslerini terk etmediğini gösteren çarpıcı bir çelişki ortaya koymaktadır.” Ancak, bu bakış açısıyla çözümün nasıl mümkün olabileceği hala belirsizliğini korumaktadır.
GÜNDEM
Dr. Büşra Üzehan yazdı: AB’nin Türkiye stratejisinde Kıbrıs şartı yeniden masada
Avrupa Birliği’nin Türkiye stratejisinde son aylarda belirgin bir hareketlilik mevcut. Berlin ve Brüksel’in Ankara ile yeniden yakınlaşma arayışları, sadece jeopolitik zorunluluklarla açıklanabilecek bir seyir izliyor. Genişlemeden enerji güvenliğine, Doğu Akdeniz’deki istikrardan, Ukrayna savaşına kadar birçok başlık Avrupa’yı Türkiye’ye doğru itiyor. Fakat bu yakınlaşmanın önünde, yıllardır olduğu gibi tek bir siyasal dosya duruyor: Kıbrıs.
AB Komisyonu Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakereleri Genel Müdürü Gert Jan Koopman’ın son açıklamaları, bu yeni dönemin hem fırsatlarını hem de sınırlarını açıkça ortaya koyuyor. Koopman, “Türkiye bölgesel istikrara katkı sunan belirleyici bir aktördür” diyerek Ankara’nın Avrupa güvenliği açısından vazgeçilmez rolüne vurgu yapmış. Aynı konuşmada “Yapıcı angajman devam eder ve Kıbrıs meselesinde ilerleme sağlanırsa Gümrük Birliği’nin modernizasyonu da yeniden başlar” sözleri ise Brüksel’in stratejik yaklaşımında asıl belirleyicinin hâlâ Kıbrıs olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Bu ifade, diplomatik nezaketle söylenmiş bir gerçeğin altını çiziyor: AB, Türkiye’yle yakınlaşmak istiyor ancak anahtarın Kıbrıs olduğunu hatırlatmayı da ihmal etmiyor.
Berlin ve Brüksel’in Hesabı: Yakınlaşma Var, Ama Şartlı
Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un partisi CDU/CSU’nun lideri Friedrich Merz, Brüksel’in Ankara politikasını açıkça dile getiren isimlerden biri oldu. Merz, Ankara temasları sonrasında “Jeopolitik durum karşısında Türkiye ile işbirliğinin gerekliliğini vurguladım” diyerek Alman dış politikasının yeni yönelimini özetlemiştir.
Fakat bu işbirliği çağrısının hemen ardından gelen cümle, tüm tabloyu netleştiriyor: “Türkiye-AB yakınlaşmasını desteklemek için atılacak adımlar üzerinde görüştük.” Bu “adımların” en kritik olanı ise GKRY’nin masaya yeniden koyduğu şartlardır.
Berlin’de, Brüksel’de; Türkiye’yi sisteme daha fazla dâhil etmek istiyor; çünkü Ortadoğu’daki tansiyon, Gazze, Rusya-Ukrayna savaşı ve yeni enerji koridorları, Avrupa’yı Ankara’ya stratejik olarak bağımlı kılıyor. Fakat aynı Avrupa, bu stratejik zorunluluğu Kıbrıs şartıyla dengelemeye çalışıyor.
GKRY’nin Dönem Başkanlığı Öncesi Yeni Diplomatik Hamleler
Tam da bu noktada, 1 Ocak 2026’da, AB dönem başkanlığını devralacak olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Nikos Hristodulidis, kendince fırsat penceresi görüyor. Hristodulidis, Güney’de yapılacak gayriresmi AB toplantılarına, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın veya Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın davet edilmesini önerdiğini açıkladı.
Bu açıklamasına şu cümleyi ekleyerek de niyetini ortaya koydu: “Bu bir AB başkanlığıdır, sadece Kıbrıs’ın başkanlığı değil.” GKRY basınında bu söz, Türkiye’ye kapı açma jesti gibi sunulsa da; Türk tarafında diplomatik bir manevra olarak okundu: Davet var, ama karşılığında istenen tavizler açık.
Çünkü aynı açıklamaların satır aralarında, AB sürecinin açılması için Ankara’nın garantörlükten vazgeçmesi gerektiği ve 1987’den beri uygulanan Kıbrıs bayraklı gemilerin Türk limanlarına giriş yasağının kaldırılması talepleri sık sık vurgulanıyor.
Bu yaklaşımın özetle söylediği şu:
“AB’ye giden yol GKRY’den geçer ve bu yolun bedeli Kıbrıs’taki Türk tezinden geri adım atmandır.” Hem AB kurumlarının, hem de GKRY liderliğinin açıklamalarına hakim olan ana çerçeve, “Kıbrıs’taki bölünmüşlüğün aşılması” söylemidir.
Fakat bu söylem, pratikte iki farklı anlama geliyor:
- AB için: Kıbrıs’ta müzakerelerin başlaması Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve siyasi diyalog kanallarının açılması için ön koşul.
- GKRY için: Türkiye’nin garantörlüğünden vazgeçmesi, limanların açılması, enerji iş birliklerinde GKRY’nin merkez alınması.
Bu nedenle AB’nin “çözüm yanlısı” dili ile GKRY’nin “taviz odaklı” dili aynı cümle içinde buluşuyor; ama Ankara açısından bu iki dil de aynı siyasal şartlılığı işaret ediyor.
Orta Doğu’daki gelişmeler AB’nin Kıbrıs’a bakışını yeniden şekillendiriyor. Avrupa, Gazze savaşı, enerji hatlarındaki riskler, Rusya’nın agresif politikaları ve göç baskısıyla karşı karşıya kalarak, dikkatini tekrar Kıbrıs meselesine çevirmek zorunda kalıyor. Bu nedenle Kıbrıs, sadece adanın kendi meselesi değil; Avrupa’nın güvenlik mimarisinin önemli bir bileşenine dönüşmüş durumda. AB’nin Ankara’ya “dönmek” istemesinin sebebi tam da bu. Fakat AB’nin her dönüşünde kapının önüne aynı dosya konuyor: Kıbrıs.
Bugün gelinen noktada:
- AB, Türkiye olmadan bölgesel istikrarın sağlanamayacağını artık açıkça kabul ediyor.
- Berlin ve Brüksel, Türkiye ile yeniden diyalog istiyor.
- Koopman gibi yetkililer Türkiye’nin “Avrupa vizyonunun ayrılmaz parçası” olduğunu söylüyor.
- Merz gibi aktörler jeopolitik zorunluluğu itiraf ediyor.
- GKRY ise dönem başkanlığını kullanarak Kıbrıs şartını yeniden masaya taşıyor.
.
AB’nin Türkiye stratejisi yeniden yazılıyor, fakat satır aralarında her zaman aynı cümle var: “Kıbrıs meselesinde ilerleme olmadan hiçbir şey tam anlamıyla başlamaz.”AB ve Türkiye arasındaki yakınlaşma, diplomatik nezaketin ötesinde bir jeopolitik zorunluluk ürünü. Ancak Kıbrıs dosyası, bu sürecin hem tetikleyeni hem sınırlayıcısı olarak hâlâ masada duruyor. AB’nin stratejisi ile GKRY’nin hamleleri, Ankara’nın adım atmasını şartlara bağlarken, bölgedeki güç dengesi ve enerji güvenliği, bu yakınlaşmayı zorunlu ama kontrollü kılıyor. Sonuç olarak, AB–Türkiye ilişkilerinde görünür ilerleme, Kıbrıs’ta somut bir çözüm olmadan sınırlı kalacak gibi görünüyor.
GÜNDEM
Tarihi Başarı: Yakın Doğu Üniversitesi Dünyanın En İyi ilk 500 Üniversitesi Arasında!
Times Higher Education (THE) “Dünya Üniversiteler Sıralaması 2026” sonuçlarına göre, Yakın Doğu Üniversitesi tarihi bir başarıya imza atarak dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında yer aldı. Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun katılımı ile Yakın Doğu Üniversitesi Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısı ile bu tarihi başarı kamuoyuna duyuruldu.
Dünyanın en saygın yükseköğretim derecelendirme kuruluşlarından Londra merkezli Times Higher Education (THE) tarafından yayımlanan “Dünya Üniversiteler Sıralaması 2026- World University Rankings 2026” sonuçlarına göre Yakın Doğu Üniversitesi, tarihi bir başarıya imza atarak dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında yer aldı. Yakın Doğu Üniversitesi Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısı ile bu tarihi başarı kamuoyuyla paylaşıldı.
Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun da katıldığı basın toplantısına, Yakın Doğu Üniversitesi Kurucu Rektörü Dr. Suat İrfan Günsel, Yakın Doğu Oluşumu Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, Girne Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İlkay Salihoğlu fakülte dekanları, akademisyenler, öğrenciler ve basın mensupları katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan program, üniversitenin tanıtım filmi gösterimi ile devam etti. Ardından, Yakın Doğu Üniversitesi’nin dünya sıralamasındaki yükselişinin arka planını, yapılan bilimsel çalışmaları ve üniversiteyi ilk 500’e taşıyan performansı aktaran sunum, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Umut Aksoy tarafından gerçekleştirildi. Sunumun ardından Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, Yakın Doğu Oluşumu Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. İrfan Suat Günsel ve Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ katılımcılara seslendi.
Yakın Doğu Üniversitesi, ilk 500’de yer alan 5 Türk üniversitesinden biri!
THE sıralamasında üniversitelerin performansı; eğitim saygınlığı, öğrenci-akademisyen oranı, doktora oranları, araştırma verimliliği, atıf etkisi, uluslararası ortak yazarlıklar ve endüstriyel katkı gibi ölçütler üzerinden belirleniyor. Yakın Doğu Üniversitesi, bu göstergelerin hemen hepsinde önemli ilerleme kaydederek, dünyanın en seçkin yükseköğretim kurumları arasında adını bir kez daha üst sıralara taşıdı. Yakın Doğu Üniversitesi, dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında yer aldığı sıralamada Kıbrıs genelinde en iyi üniversite olarak gösterilirken Türkiye’de ise üçüncü sırada yer aldı.
Elde ettiği bu sonuçla, Yakın Doğu Üniversitesi yalnızca bölgesel ölçekte değil, küresel akademik rekabetin merkezinde yer alan bir bilim üssü olduğunu bir kez daha tescilledi.
Times Higher Education’ın “2026 Dünya Üniversiteler Sıralaması”na göre en iyi ilk 5 Türk üniversitesi Koç Üniversitesi, ODTÜ, Sabancı Üniversitesi, Yakın Doğu Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi şeklinde sıralandı.
| Sıra | Üniversite | Bant |
| 1 | Koç Üniversitesi | 301-350 |
| 2 | Orta Doğu Teknik Üniversitesi | 351-400 |
| 2 | Sabancı Üniversitesi | 351-400 |
| 3 | Yakın Doğu Üniversitesi | 401-500 |
| 3 | Boğaziçi Üniversitesi | 401-500 |
Nazım Çavuşoğlu: “Ulaştıkları bu global başarı ile bize bu gururu yaşatan Günsel Ailesine sonsuz teşekkür ediyorum.”
Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, THE tarafından yayınlanan 2026 Dünya Üniversiteleri Sıralamasında en iyi ilk 500 üniversite arasında yer alan Yakın Doğu Üniversitesi’ni “Ülkemize yapılan dayatmaları aşmak ve başarıya ulaşmak kolay bir şey değil. Yakın Doğu Üniversitesi başarılarıyla her zaman öncü oldu. Ulaştıkları bu global başarı ile bize bu gururu yaşatan Günsel Ailesine sonsuz teşekkür ediyorum.” diyerek tebrik etti.
Bu büyük gururun, KKTC’nin 42’inci yılında yaşamanın çok daha özel olduğunu ifade eden Bakan Çavuşoğlu, “Kıbrıslı Türkleri dünya ile buluşturdunuz. Dünyaya ‘bizi siyasi olarak tanımasanız bile akademik olarak varız, buradayız’ dediniz ve sesimizi dünyaya duyurdunuz” ifadelerini kullandı. Bakan Çavuşoğlu, Yakın Doğu Üniversitesi’nin elde ettiği bu başarıyı “KKTC’nin gurur günü” olarak nitelendirek, “Bu kıymetli ve gurur verici başarı, benim için de siyasi yaşamımda bir ilk. Bana bu iki yaşattığınız için teşekkür ederim” dedi. Yakın Doğu Üniversitesi’nin küresel ölçekte ulaştığı akademik seviyeyi ortaya koyduğunu vurgulayan Bakan Çavuşoğlu, “Başka üniversitelere de ilham olacaksınız, onlar da başaracak ama sizler her zaman bir ilk olarak kalacaksınız” şeklinde konuştu.
Bakan Çavuşoğlu, üniversitenin gelecekte daha birçok uluslararası başarıya imza atacağına inandığını belirterek, şöyle devam etti: “Örnek oldunuz, bu topraklarda nelerin başarılabileceğini bizlere bir kez daha gösterdiniz. Direk uçuşların veya direk ticaretin olmadığı, dünyanın birçok yerine vize ile gittiğimiz coğrafyadan bizleri dünyanın her yanına götürmüş oldunuz. Bu gelişme tüm halkımıza, yeni girişimci ve öğrencilerimize büyük bir motivasyon ve sorumluluk olacaktır” dedi.
Yakın Doğu Üniversitesi’nin yönetimini, akademik ve idari kadrosunu, araştırmacılarını ve öğrencilerini tebrik eden Bakan Çavuşoğlu, “Kıbrıs’ta uluslararası arenada birinci olduğunuzu kanıtladınız, bu bizleri için büyük bir güvence, gurur ve övünç kaynağı… Başarılarınızın devamını diliyorum” dedi.
Prof. Dr. İrfan Suat Günsel: “Dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında yer almamız, yalnızca üniversitemiz için değil, KKTC’nin modern tarihi için de bir dönüm noktasıdır.”
Sözlerine, “Tarihimize altın harflerle kazınan bir başarı bizleri bugün bir araya getirdi” ifadesi ile başlayan Yakın Doğu Oluşumu Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, “Times Higher Education’ın 2026 Dünya Üniversiteleri Sıralaması’nda Yakın Doğu Üniversitesi’nin dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında yer alması, sadece üniversitemiz için değil, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türk halkı için de tarihi bir dönüm noktasıdır” dedi.
Yakın Doğu Üniversitesi’nin yarım asra yaklaşan birikimi ile yalnızca bir eğitim kurumu olmadığını belirten Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, üniversitenin kuruluşundan itibaren temel amacının KKTC’de kendi geleceğini kendi elleriyle inşa eden bir toplum yaratmak olduğunu belirtti. Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, “Dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında yer almamız, yalnızca üniversitemiz için değil, KKTC’nin modern tarihi için de bir dönüm noktasıdır” dedi.
“Ada’da tıp ve uzmanlığı eğitimine başlamamız, üniversite hastanemizle sağlık ağımızın gelişimi, kampüsümüzde geliştirilen yüzde yüz elektrikli GÜNSEL, ilk yapay zeka ve bilişim fakültesi gibi başarılar, bu yolculuğun önemli kilometre taşlarıdır” diyen Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, “Ancak THE sıralamasında dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında yer almak, tarihimizdeki belki de en önemli dönüm noktalarından biridir” ifadelerini kullandı.
Yakın Doğu Üniversitesi’nin elde ettiği bu başarının özellikle genç üniversiteler arasında dikkat çekici olduğunu vurgulayan Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, “Dünyada 50 bin civarında yükseköğretim kurumu bulunuyor. Bu kurumların yüzde 60’ı ise 50 yaşın altında, yani genç üniversiteler. Times Higher Education’ın açıkladığı 2026 Dünya Üniversiteleri Sıralaması’nda ilk 500’de ise sadece 86 genç üniversite yer alıyor. İşte biz de buradayız. Başka bir deyişle, dünya genelinde 50 yaş altındaki üniversiteler arasında da ilk 100’deyiz” dedi.
Konuşmasının sonunda tüm Yakın Doğu Üniversitesi ailesine teşekkür eden Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, “Hep birlikte daha büyük hayaller kuracak, birlikte daha büyük başarılara imza atacak ve Yakın Doğu Üniversitesi’ni daha da ileriye taşıyacağız” dedi.
Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ: “Bugün ilk 500’deyiz; yarın daha yukarıda olacağız. Çünkü biz, yalnızca bugünü değil, geleceği de inşa eden bir üniversiteyiz.”
Basın toplantısında konuşan Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ ise dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında yer almalarını “Bu, uzun yıllar süren bir vizyonun, disiplinli çalışmanın, bilimsel üretkenliğin ve birlikte yol almanın bir sonucudur” sözleri ile değerlendirdi. Üniversitenin kuruluşundan bu yana temel ilkelerinin nitelikli eğitim sunmak, topluma fayda üretmek ve bilimsel üretkenliği arttırmak olduğunu belirten Prof. Dr. Şanlıdağ, araştırma kapasitesinin bu anlayışın en somut göstergelerinden biri olduğunu söyledi. “Akademisyenlerimiz her yıl yaklaşık iki bin bilimsel yayın üretiyor. Bu yayınların yüzde 75’i Q1 ve Q2 gibi yüksek etki değerine sahip dergilerde yayımlanması, bilimsel üretimimizin niteliğini ortaya koymaktadır” dedi. Sadece yayınlarla değil, yılda bin beş yüzden fazla ulusal ve uluslararası etkinliğe ev sahipliği yaparak bilgi üretimini ve paylaşımını güçlendirdiklerini de vurguladı.
Yakın Doğu Üniversitesi’nin temel ilkeleri arasında sürdürülebilirliğin önemli bir yer tuttuğunu ifade eden Prof. Dr. Şanlıdağ, Times Higher Education’ın 2025 Dünya Üniversiteleri Etki Sıralaması’nda 43’üncü sırada yer almalarının bu konudaki kararlılıklarını ortaya koyduğunu dile getirdi. “Eğitimden sağlığa, toplumsal cinsiyet eşitliğinden sürdürülebilir şehirlere kadar birçok alanda küresel etkinliğimizi artırdık. Bu başarılar, ortak vizyonla ilerlediğimizin ve birlikte ürettiğimizin somut bir göstergesidir” dedi.

Konuşmasının sonunda geleceğe dair güçlü bir mesaj veren Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, “Bugün ilk 500’deyiz; yarın daha yukarıda olacağız. Çünkü biz yalnızca bugünü değil, geleceği de inşa eden bir üniversiteyiz. Bilimle, teknolojiyle, sanatla ve toplumsal katkıyla büyüyen; her adımında daha iyisini hedefleyen bir topluluğuz” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Şanlıdağ konuşmasını, “Bu gururu mümkün kılan tüm akademisyenlerimize, idari kadromuza, öğrencilerimize, araştırmacılarımıza ve bizlere her zaman vizyonlarıyla yol gösteren Kurucu Rektörümüz ve Mütevelli Heyeti Başkanımıza yürekten teşekkür ediyorum” sözleri ile noktaladı.

-
GÜNDEM1 hafta agoVakıflar’dan iddialara yalanlama
-
GÜNDEM5 gün agoTarihi Başarı: Yakın Doğu Üniversitesi Dünyanın En İyi ilk 500 Üniversitesi Arasında!
-
GÜNDEM4 gün agoDr. Büşra Üzehan yazdı: AB’nin Türkiye stratejisinde Kıbrıs şartı yeniden masada
-
GÜNDEM3 gün agoOrtadoğu Yanarken Kıbrıs Masası Neden Dondu?
